DOLAR 38,4548 0.09%
EURO 43,7549 -0.09%
ALTIN 4.070,47-0,71
BITCOIN 3613972-0.24491%
Bursa

PARÇALI AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

    Mehmet Kasım

    Mehmet Kasım

    13 Şubat 2023 Pazartesi

      PARTİ YÖNETİCİLERİNİN VE BAŞKANLARIN HALKLA SICAK TEMASI VAR MI?

      PARTİ YÖNETİCİLERİNİN VE BAŞKANLARIN HALKLA SICAK TEMASI VAR MI?
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Yıllar öncesinin Doğruyol Partisi, Anavatan Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Refah Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer partileri hatırlarım.

      Bilhassa akşamüstü saatleri olmak üzere il ve ilçe başkanlıkları hep vatandaşla dolu olurdu.

      Partililer her gün parti merkezlerine uğrarlardı.

      İl veya ilçe başkanları halkı büyük bir nezaketle karşılar ve sorunlarını çözmeye çalışırlardı.

      Başka parti görüşünü taşıyan bir vatandaş rahatlıkla iktidar partisi il veya ilçe başkanlıklarına gider ve sorunlarına rahatça çare arardı.

      O zaman öyle bir siyasi anlayış ve terbiye vardı.

      Şunu da önemle basarak üstüne söyleyeyim ki o zamanın yöneticileri de halktan kopuk kendi koltuklarında sadece vakit geçirip protokol yemekleri kovalayan insanlar değillerdi.

      Yani sözün kısası o zamanın yöneticileri halktan kopuk bir yönetim anlayışına sahip değildi ve her zaman vatandaşla iç içelerdi…

      İl ve ilçe başkanlıklarında durum böyle olunca da belediyelerde de aynı durum söz konusuydu tabi ki.

      Normal bir vatandaş hiç randevu almadan belediye başkanına giderek başkan yerindeyse çok rahat görüşebilirdi.

      İşte bu sıcak temastan dolayı da parti başkan ve yöneticilerinin veya belediye başkanlarının isimlerini neredeyse herkes bilirdi.

      Başkanlar da aynı şekilde mahallelerde halktan bir çok kişiye ismiyle hitap edebilirlerdi.

      Bu konu da eski yöneticilerin ve başkanların hakkını yemeden teslim edelim.

      Peki bugün partilerin il ve ilçe başkanlarının vatandaşla ilişkisi ne durumda..?

      Bakın bakalım etrafınıza…

      Hangi parti olursa olsun bırakın ilçe başkanlarını, kaç kişi partilerin il başkanlarının adını söyleyebiliyor..?

      Bırakın adını söylemeyi kaç kişi partilerin il veya ilçe başkanlıklarının yerini biliyor..?

      Kaç kişi herhangi bir belediye başkanının odasında çayını içerken sorununu anlatabiliyor..?

      Biliyorum şimdi yine çok değerli sayın yöneticilerimiz ve başkanlar kızacaklar bana ama bana kızmak yerine bir kere de yazdıklarımın doğru olup olmadığını düşünseler..;

      Hatta vatandaşa sorsalar daha iyi olmaz mı..?

      Partilerin il veya ilçe yönetimleri “Bir seçim olsa da şuradan bir belediye meclis üyeliği kapsak…” ya da “Yöneticilik sıfatımı kullanarak iki iş bitirivereyim bari” düşüncesiyle kurulmazlar.

      Parti yönetimleri parti amaçlarını halka anlatmak ve halkın sorunlarına çözüm olmak için kurulurlar…

      Halkın kapısının önünden bile geçmediği veya daha yerini bile bilmediği bir parti hiçbir zaman bir siyasi parti konumuna gelmiş olmaz.

      Böyle konumda olan bir partinin başkanı veya yöneticileri de hiçbir zaman yönetici sıfatı taşımaz…

      Ha ne mi olur..?

      Kendi aralarında siyasetçilik oynayarak, vakit geçirerek seçimleri beklerler…

      Sonuçta bir koltuk kapan kapar.

      Koltuğu kapan ne yapar..?

      Bilmem…

      Onu siz görüp yaşıyorsunuz zaten…

      Koltuğu kapamayan çoğunluk ne yapar..?

      O güne kadar mevcut parti de oynadığı siyasetçilik oyununa son vererek yol alır gider.

      Hatta başka partiye gider ve orada şansını denemeye başlar.

      Biliyorsunuz bu yeni yöneticilerin büyük kısmının çok çabuk görüş değiştirebilen bir yapıları var…

      Dünyayı çok hızlı takip ediyor ve anında karar değiştirebiliyorlar yani…

      Şimdi bu yazdıklarım doğru mu, yalan mı ya da bunları bilhassa siyasetin son döneminde yaşadık mı , yaşamadık mı buyurun siz karar verin…

      Şimdi bu örnekleri çok fazlalaştırabiliriz ama bence lüzumu yok…

      Çünkü biliyorum ki buraya kadar yazdıklarımdan herkes ne demek istediğimi fazlasıyla anladı.

      Yani sayın yöneticilerim bırakın artık bana kızmayı falan da, siyasetçilik oynayarak bir koltuk kollama ya da iş bitirme sevdasından vaz geçin.

      Bakın il başkanlıklarınız bile artık bomboş kalmış.

      Siz hala bir şeyler düşünmenin vaktinin gelmediğini mi sanıyorsunuz..?

      Siyasetçilik oynamayın…

      Gerçekten siyaset yapın.

      Ya da belediyecilik oynamayın…

      Geçekten belediye idareciliği yapın.

      Unutmayın ki bunları da gerçekten yapmanız için sizin en büyük kaynağınız HALK yani VATANDAŞTIR…

      Halksız ve vatandaştan kopuk yanınızda ki birkaç şakşakçıyla saltanat odalarında yaptığınız bir siyasi parti veya belediye yöneticiliği anlayışı olmaz…

      Olamaz…

      Böyle bir anlayışta başka şeyler olur ki yukarı da birazını yazdığım bu anlayışta neler olduğunu herkes bilir zaten.

      Yoksa artık oynanan bu siyasetçilik veya belediyecilik oyununu halktan kimse yemiyor.

      VATANDAŞ yani BURSA HALKI artık her şeyin fazlasıyla farkında.

      Merak etmeyin siz.

       

      Hayırlı ve iyi haftalar.

      Devamını Oku

      İSLAMDA CEMAATÇİLİK ÇAKMA CEMAATÇİLER (2012 YILINDAKİ YAZIMI HATIRLATAYIM DEDİM)

      İSLAMDA CEMAATÇİLİK ÇAKMA CEMAATÇİLER (2012 YILINDAKİ YAZIMI HATIRLATAYIM DEDİM)
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      BİR DAHA HATIRLATAYIM DEDİM
      BEN BUNLARI YAZARKEN
      SİZ BENİ KOVALIYORDUNUZ

      (4 ŞUBAT 2012’DEKİ MEHMET KASIM
      HAFTANIN YORUMU YAZISIDIR)

      Yine yazmamak için çok direndim.

      Ama bazı şeyler öyle yanlış hale geldi ki artık görmemezlikten gelemedim.

      Son yılların en büyük yükselen modası ne diye sorsalar.
      Herhalde cemaatçiliktir.

      Olsun.
      Bunun bence hiçbir zararı yok.
      Zaten bir günahı da sevabı da varsa bunu verecek olan Yüce Allah’tır.

      Yalnız cemaatçilerin kendilerinden olmayanlarla ilgili sorunları nedir onu anlamadım.

      İslam’la ve dinlerle ilgili yıllarca bir sürü kitap okudum.
      Bir sürü hocayla konuştum.

      Kendime yettiremedim, sırf insanlara veya bilmeyenlere belki biraz daha bir şeyler öğretirim diye gittim 40 yaşından sonra İlahiyat Fakültesi okudum.
      (Gerçi bazı zavallıların ilme ve bilme de saygısı yok ya!)…

      Aileden kulaktan dolma bilgilerle, ya da çıkar için veya baskıyla değil;
      Kendim son kararımı vererek Yüce Allah’a inandım.

      Müslüman doğduğum için de kendimi her zaman şanslı gördüm.

      Bilhassa ömrümün son on yılında sade bir vatandaş olarak insanlara yeri geldiğinde ve bana sorulduğunda sadece kesin belgelerle ve bilgilerle İslam’ı anlatmaya çalıştım.

      Şimdi bunları niye anlatıyorsun diyeceksiniz?

      Bilhassa son yıllarda öyle bir akım yaratılmaya çalışılıyor ki İslam olmak için illa ki bir cemaate mensup olmak lazım gibi bir laf ve tutum yayılıp duruyor.

      Hele malum son yılların EN GÖZDE, BOL AĞLAŞMALI CEMAATİNE bilinçsizce de olsa, ikiyüzlülükle de olsa bağlılığını ve saygını bir kere söyle…
      Gerisini boş ver…
      Senden iyi Müslüman yok.

      Bunları yapmazsan senin bu konuda ki ilminde, okumuşluğunda en önemlisi inancında geçersizdir.

      Kimse bana çıkıp da “Hayır böyle bir şey yok demesin”.
      “Var… Hem de kralı var.”

      ( Burada cemaatlerde ki herkesi bu yazının içine almak yanlış olur. Tabi ki de azınlıkta da olsa her kesime bariz sevgi ve saygı duyan bir topluluk var. Ama maalesef ki azınlıkta. Zaten benim burada yazdığım ÇAKMA CEMAATÇİLER).

      Şimdi ben bu insanlara soruyorum.
      Cemaatler konusunda madem bu kadar fanatiktiniz;
      Bu cemaatlerin bazıları neredeyse yüz yıldır, bazıları ise yüzlerce yıldır var.

      Neden o zamanlar bunların hiç farkında değildiniz de, son 10 yılda birden cemaat fanatiği oluverdiniz…?

      İslam’da Allah’ın insanlara en büyük yol gösterici olarak gönderdiği bizzat kendi kelamı olan Kuran-ı Kerim’den bana cemaatçi olmayan Müslüman olamaz diye bir tek ayet gösterebilir misiniz…?

      Kabul edilen 6 hadis ilimcisinin yazdığı tüm hadisleri arasında bana cemaat ve mezhepleri öven bir tek hadis çıkarabilir misiniz…?

      Tüm içtihatlarda Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizin insanları cemaatler kurma yolunda iten bir tek konuşmasını belgeleyebilir misiniz…?

      Daha çok soru sorabilirim…

      Ama buraya kadar yazdıklarımı anlayan anlamıştır…

      Neyse…

      Yeniden konumuza dönersek;

      Ben yukarıda sorduğum soruları veya tam aksini cevaplayan birçok kesin belgeyi size sunabilirim.

      Bir daha söylüyorum adı ne olursa olsun değil insanlığa…
      Tüm mahlukata (İster bitki ister hayvan olsun…) hizmet için bir araya gelmiş tüm topluluklara da, yaptıklarına da, inançlarına da saygı duyarım…

      Ama onlardan bu guruplarda bilgisiz ve çıkar için bulunanlar sırf ben aralarında yokum;

      Ya da hizmet yolum farklı diye benim yaptıklarımı ve inançlarımı yok sayarlarsa işte o zaman tüm cahilliklerini yüzüne vururum.

      Benim için dinde;
      1- Allah (C.C.).
      2- Kuran-ı Kerim.
      3- Hz. Muhammed’in (s.a.v.) söyledikleri ve sünnetleri.
      4- Ashabın kesin ve sahih hadisleri.
      5- İlmin ve bilimin bana öğrettikleri.
      6- Tüm belgelere dayanarak İslam alimlerinin anlattıklarından beynimin çıkardığı sonuçlar geçerlidir.

      Ben bunların arasına hiçbir şeyi sokmam.

      Bu benim söylediğim bir şey değil, tüm İslam alimlerinin de söylediği ve yazdığı bir konudur.

      Bundan dolayı bana ya da benim gibilere kızanlara ileriki yazılarda da belgelerle cevap vereceğim.

      Birde şu çok dikkatimi çeker oldu.
      Ayetlerden, sahih hadislerden, Hz. Muhammed’in hayatından ibret ve ilim dolu gerçeklerden anlatırken kılı bile kıpırdamayanlar;

      Bilmem ne cemaatinin lideri hoca efendiden bahsederken hüngür hüngür ağlıyorlar…

      Ya bu böyle olmaz ki diyene de, son derece hoşgörüsüz bir şekilde bazen sözlü, yetmezse fiili saldırırak adamı dinsiz ilan ediyorlar.

      Neden çünkü Allah’a direkt inanıyor araya hiçbir cemaat liderini sokmuyor diye.

      Bu günlük yazımı şu sahih hadisle bitiriyorum.

      Hz. Peygamber (s.a.v.) o küçücük odasında hayatının son saniyelerini yaşamaktadır.
      O mütevazi oda da Hz. Aişe, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer başındadır.

      “Sizlere (yani ümmetime) son sözüm artık İslamiyet dünya var oldukça kıyamete kadar kalacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
      Ama ümmetime iki tane vasiyetim vardır…
      Birincisi Ehli Beytime (Geride bıraktığım akrabalarıma ve neslime) sahip çıkınız.
      İkincisi hiçbir zaman mezhep ve guruplara bölünmeyiniz…” der…

      Bu sözleri söyledikten sonra insanlığın efendisi Selam der ve bu fani dünyadan gider.

      Bu sahih hadisin gerçek olduğunu tüm hadis kitapları, Diyanet kaynakları, Tüm İslam alimleri, Tüm ilahiyatçılar. Biraz din kitabı okumuş tüm insanlar,
      Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatını biraz gerçek kaynaklardan araştırmış herkes bilir.

      Peki ne anladınız Hz Peygamberimizin (s.a.v) bu son sözlerinden…

      Bir şey anladınız mı?
      Anlayan anlamıştır…
      Zaten benim yazdıklarımı herkes anlar;
      Ama anlamak isteyen anlar.

      Bilmem anlatabildim mi?

      AMA ŞUNU ÖNEMLİ BİR ŞEKİLDE UYARAYIM Kİ;
      BU GİDİŞAT BİR YERDE ÇOK KÖTÜ PATLAR.

      Hayırlı ve iyi haftalar…

      ÖNEMLİ NOT: BEN BU YAZIYI 6 YIL ÖNCE YAZDIĞIMDA BANA ARTIK SEN BİTTİN DEDİĞİNİZİ VE BENİMLE NE ŞEKİLDE UĞRAŞTIĞINIZI…
      BANA NE İFTİRALAR ATTIĞINIZI…
      NE KUMPASLAR KURDUĞUNUZU;
      VE BENİM BUNLARIN HEPSİNİN İÇİNDEN NE MÜCADELELER VEREREK NASIL TERTEMİZ ÇIKTIĞIMI HATIRLIYORSUNUZ DEĞİL Mİ…???
      BEN O ZAMAN OLAN DURUMU UYARIRKEN ŞİMDİ PARALEL (FETÖ) YANLIŞTIR DİYE BAĞIRANLAR;
      YEŞİL’DE Kİ MALUM YERDE CEMAAT DİYE AĞLAŞTIĞI GÜNLERİ NE ÇABUK UNUTTULAR…
      BİR GECE DE CEMAATİ KAFALARINDAN SİLENLER’İN ÇOĞUNUN YAPTIĞI İKİ YÜZLÜLÜK DEĞİLDİR DE NEDİR…???
      SON SÖZÜM BU ARKADAŞLARIN ÇOĞU ARTIK CEMAAT PRİM YAPMAYINCA ŞİMDİDE HAC YOLLARINA DÜŞÜP SAKAL BIRAKARAK BU ŞEKİLDE İNSANLARI KANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR AMA HEPSİ BOŞ…

      ÇÜNKÜ SİZİN YAPTIKLARINIZ YAPACAKLARINIZIN TEMİNATIDIR…

      VE ŞÜPHE YOK Kİ YÜCE ALLAH HER ŞEYİ BİLENDİR.

      Devamını Oku

      DEĞİŞEN BİR ŞEY VAR MI?

      DEĞİŞEN BİR ŞEY VAR MI?
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      4 YIL ÖNCE BUGÜN YAZMIŞIM. DEĞİŞEN BİR ŞEY VAR MI..?

       

      SİYASET YÜZÜNDEN

      KALP KIRAN

      HATTA SALDIRAN BİR KİTLE OLUŞTU

      Eskiden 80’li ve 90’lı yılları çok iyi hatırlarım hangi parti olursa olsun il başkanları birbirlerini basına eleştirirler ama sonra akşam aynı masa da yemek yerlerdi.

      Partilerin gençlik kolları hep arkadaştı.

      Aralarındaki rekabet tatlı atışmaları geçmezdi.

      Hatta seçim sonrası birbirlerini tebrik ederlerdi.

      Bursa caddelerine bayrak asarken çok beraber çay içmişlikleri vardır.

      Bir tek parti mensubu hiçbir diğer parti mensubuna yaşı kaç olursa olsun fiske vurmayı bırak, küfür bile ettiğini duymadım.

      Devlet memurlarının yanında siyaset konuşulmazdı.

      Devlet memuru da yanında siyaset konuşturmazdı.

      Çünkü bu etik bir hareket değildi.

      Aynı mahalle de oturan komşular veya tanıdıklar birbirlerine ailece gidip gelirken siyasi görüşlerin hiç önemi yoktu.

      Otururken siyaset üzerine birkaç kelime edilirse edilirdi.

      O kadar.

      Yani sonuç olarak siyaset yüzünden kimse kimseye ayrı gözle bakmaz, hele kalp hiç kırmazdı.

      Mahallenin din adamları veya diğer adıyla cami imamları en sevilen güler yüzlü insanlardı.

      Yazın Arapça öğrenmeye gider sadece din eğitimi alır ve yeniden sokakta oyun oynardık.

      Hiçbir mahalle imamının siyaset konuştuğunu görmedim.

      Şimdi mi ne oldu.

      Aslında yazmaya lüzum yok ama yinede şöyle bir bakalım.

      Kanun Hükmünde Kararname gibi “Ya bir siyasi partiyi tutacaksın ya da yine aynı siyasi partiyi tutacaksın” görüşü olan bir kitle geldi.

      Bu kitle kendi görüşünden olan herkesi vatanını, milletini, dinini seven ama kendi görüşünden olmamayı bırak, kendilerini biraz eleştiren insanları bile Fetö’cü, vatan haini hatta dinsiz, imansız ilan etmekten bile hiç kaçınmadı.

      Çok derinlere girmek istemiyorum ama ülke de ki ekonomik krizi bile görmemezlikten gelen ve mevcut durumu ölümüne korumaya çalışan “her şey çok güzel, bu vatan hainleri ekonomik kriz var diyerek yalan söylüyor” diyen bazı din adamları dahil bu kitle her nedense toplumu birleştirme değil, devamlı bölme söylemlerinde bulundular.

      Yani Ak Parti hükümetine bağlı kuruluşların açıkladığı…;

      2019 Yılı başından beri sadece bankalardan 555 bin dosyanın icra dairelerine gönderildiği yalan…

      Yaklaşık 80.000 şirketin iflas veya konkordato ilan ettiği yalan…

      Banka faizlerinin bir ara aylarca yaklaşık % 50 ye dayandığı yalan…

      Emekli işçi ve memura 100, 200 lira zam yapıldığı falan zaten yalan…

      En büyük ihtiyacımız olan suya, doğalgaza, elektriğe faturadaki anlamsız bir çok yan ödemenin yanında en az % 15 zam yapıldığı yalan…

      Vergilerin devamlı olarak katlandığı ve bunun karşısında iş adamının artık çaresiz hale geldiği yalan…

      Çocuğuna pantolan alamadı diye intihar eden baba yalan…

      Kim doğru…

      Bu her ne olursa olsun iktidarı koruyacağım derken aslında bu gibi kindar ve fanatik konuşmalar yapan bazı din adamları dahil mevcut kesim.

      Neymiş efendim tatil beldeleri bayramda dolmuş.

      Yav Türkiye’de Van’da ki otel dahil tüm otel yataklarını 1.970.000 insan dolduruyor zaten.

      Bu yazlık yerlerde tatil yapanların çoğu da zaten turist.

      Türkiye’nin nüfusu 85 milyon farkında mısınız siz…?

      Yok diğer ülkeler de vergi daha fazlaymış.

      Yav ilk önce o ülkelerde olan asgari ücretlere ve işsizlik maaşlarına bir bakın da ondan sonra konuşun.

      Sonra da yine aynı ülkelerde bütçe fazlasının vatandaşlara nasıl dağıtıldığını ve sosyal yaşam haklarını bir araştırıverinde yine ondan sonra konuşun.

      Ama her nedense siz de araştırma yok…

      Okumak yok…

      Sormak yok…

      Dinleyip bilenden öğreneyim desen..;

      O hiç yok.

      Ne var…?

      Sadece fikrinize ve menfaatinize en ufak bir şey olduğunda saldırmak ve hakaret.

      Geçenlerde 40 yıl Bursa’da din adamlığı yapmış birinin Facebook’ta yazdığı…;

      “Ekonomi bozuk falan değil.

      Bak bayram da AVM’lerle Kültürpark’ta doluydu” sözünün altına sadece…;

      “Hocam siz bari yapmayın.

      Şu an ülke de ciddi bir ekonomik kriz var.

      Çok vatandaşımızın hali perişan.

      2 AVM ve vatandaşın bir tek bayram da içtiği 1 çayla ekonomiyi değerlendirmeyin.

      Yazıktır…

      Günahtır” yazdım.

      Aman Allah…!!!

      Sadece bunu yazdım diye…;

      Ne bölücülüğüm kaldı.

      Ne gerçekleri görmeyişim.

      Ne geziciliğim.

      Ne de vatan hainliğim.

      Hatta daha ötesi de oldu.

      Bazıları beni şükürsüz bularak ve Allah’a inancımı bile sorgulayıp…;

      “İşte böyle düşünenlerin Allah’a tam inancı ve bağlılığı yok.

      Olsa şükür ederler” diye yazdı.

      Şimdi girmeyeyim tartışmaya diye yazıyı sildim arkamdan sohbet devam etti.

      Yani GIYBET…

      Bunu yapanların mesleklerine şöyle bir baktım.

      Çoğu o eski din adamlığı ve müftülük yapmış beyfedinin yanında çalışmış veya hala çalıştığı umre seyahat firmasındaki kişiler.

      Ben size hiçbir cevap vermiyorum.

      Kararı HALKA bırakıyorum.

      Yalnızca şunu söylemek istiyorum.

      Din adamlığı İslam’ı anlatan güzel bir yaşam tarzıdır.

      Parti delegeleği değil.

      Bir de şunu söylemek isterim.

      Aynı din adamları bu kadar belediye soyulurken…

      Fetö haksız yere bu kadar insanın hayatı ve ekmeğiyle oynarken…

      Çocuklar tecavüze uğrarken…

      Korna sesine adam öldürülürken…

      Bazı dangalakların Kuranı Kerim Suresine “Takara, makara” deyişine veya sırf yalakalık olsun diye bir Bursa miletvekilinin “Başbaka’na dokunmak ibadettir” gibi resmen dinden çıkacak cümleleri rahatça söyleyecek kadar ileri giderken nerdesiniz..?

      Oralar da niye nutkunuz tutuluyor..?

      Çünkü işinize gelmiyor.

      Ama Mehmet Kasım daha “Ekonomi şu an da bozuk” lafını söylerken bile birden kükreyerek, bırakın benim insanlığımı, mesleğimi…;

      Şahsımı şükürsüz hatta dinsiz ilan edecek kadar ileri giderek rahatça gıybet yapabiliyorsunuz.

      Daha böyle bir çok örnek sayabilirim ama şimdi yeniden asıl konumuza dönersek…

      Neden particilik bu kadar öne çıktı..?

      Neden mi…?

      Çünkü bu seviyesiz film bazılarının çok hoşuna gitti.

      İki rekat namaz kılarken ortalıkta gözükenler belediyelerde kolayca idareci oldu ve kasaları rahatça boşalttı.

      Yani ortaya MAUN SURESİ müslümanları çıktı.

      Kendi yandaşlarına istediği gibi faturaları kestirdi.

      Makam arabaları, sosyal tesisler, yurt dışı gezileri, ihaleler ve daha neler, neler…

      Bakın Sosyal medya da en çok böyle kin ve nefret dolu fanatikçe saldıranlara…

      Ya belediyeyle ve kamu kurumlarıyla parasal işleri var…;

      Ya da Bursa’nın 4 bir yanında dernek veya başka bir isim altında belediyeden aldıkları işletme yerleri.

      Şimdi adam ister mi bu rantsal dönüşümün bozulmasını.

      Tabi ki de istemez.

      Onun için de senin söylediğin ufacık bir doğru da bile tüm gücüyle ve çirkefliğiyle seni susturmak hatta yok etmek için var gücüyle saldırır.

      Artık bu saldırılar fiziki hale de geldi.

      Bu da işin çok üzücü başka bir tarafı.

      Her şeye rağmen şunu da açıkça söyleyeyim.

      Ak Parti’ye ne iç güçler, ne de dış güçler…

      Ak Parti’ye hiçbir kesim kendi için de Ak Parti’li gözüküpte araya sızan bu menfaatçi ve cahil tayfa kadar zarar vermedi.

      Bunlar zaten partiden gerçek Ak Parti’lileri de kaçırdı.

      Şimdi de oylar azaldıkça daha çok panik yaparak daha hırçınca saldırıyorlar.

      Çünkü düzenleri bozulacak ve yaptıkları tüm yanlış işler ortaya çıkacak.

      Bir de belediye veya kamu kuruluşlarından aldıkları zarflar, ihaleler, işletme tesisleri ve bunun gibi her şey ellerinden gidecek.

      Bakın gerçek Ak Parti’lilere ki, bilhassa 2001 ve 2011 yılları arasında ki yöneticilik yapmış birçok kişiye…

      Bazı kurnazlar hariç, onların çoğunun durumu bozuk.

      Onların en büyük hatası aralarında böyle kurnazların çıktığını görünce hemen kenarı çekilmeyeceklerdi.

      Veya partilerine bilhassa 2011 yılından sonra giren menfaat guruplarının iyice daldığını anlayınca hemen havlu atıp gitmeyeceklerdi.

      Herhalde demek istediğimi anlatabilmişimdir.

      Gerçi her zaman söylerim.

      Benim yazdıklarımı anlamak isteyen anlar.

      Anlamak istemeyene zaten bir şey anlatamazsın.

      Siyaset yüzünden hiçbir kalbin kırılmaması ve ülkemizin en çabuk zaman da ve en az zararla bu ekonomik krizin içinden çıkması dileğiyle…

      Bunu hangi parti başarırsa başarsın, adı önemli değil gönlüm veya gönlümüz hep devletimizle olacaktır.

      Yoksa böyle kafalar konuştuğu ve menfaat düzeni devam ettiği sürece hiçbir şey düzelmez.

      Hayırlı ve iyi haftalar…

      Devamını Oku

      NE OLACAK BU BELEDİYELERİN HALİ..?

      NE OLACAK BU BELEDİYELERİN HALİ..?
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      TEK SUÇLU BASIN MI..?

      Aslında tehlike yıllar öncesinden geliyorum dedi.

      Devamlı suçlu basın gibi gösterilse de hep yandaş bir basın oluşturulmaya çalışıldı.

      CHP ve Ak Parti’li belediyeler kendilerini öven kesimleri gazeteci olup olmadığına bakmadan destekledi.

      Amaç belliydi…

      “Aman yaptığımız hatalar görünmesin ve yazılmasın.”

      Sonuç.

      Tüm belediyeler de kasalar bomboş.

      Suçlu kim..?

      Basın.

      Sadece basının üzerine topu atmak ne kadar kolay değil mi..?

      Gerçekleri yazmaya çalışan ve gerçek gazeteci olan arkadaşlarımız teker teker yok edilirken bu hep bütün suçu basına atan dürüstler nerdeydi..?

      Hiç onlara sahip çıkan oldu mu..?

      Gerçekleri yazanların ekmeğiyle sonuna kadar oynanırken, bu şimdi yandan laf atanlardan bir kişi de çıkıp herhangi bir gazeteye ya da gazeteciye destek verdi mi..?

      Dürüst gazetecilerin başkanlara yaptığı en ufak bir eleştiri de bile nelerle karşılaştığını buraya yazmaya kalksam kitap olur…

      “Yav bu kadarını da mı yaptılar size” diye aklınız fırlar…

      Hem de o en demokrat bildiğiniz ve selfi yapmak için yarıştığınız belediye başkanları veya yöneticiler dahil.

      Eğer bugün gelinen bu felaket durum da bütün suçu basına yıkmaya çalışan ve söyleyenler, hala kendi söylediklerine kendileri inanıyorlarsa söyleyecek hiçbir şey yok.

      Bakın dikkat edin.

      Yandaş basın olmadı demiyorum.

      Söylemeye çalıştığım şey şudur…

      Bu yandan bilip bilmeden her şeyin suçlusu basını yapmaya çalışanlar…;

      Siz gerçek gazete ve gazeteciler için ne yaptınız onu öğrenmek istiyorum…

      Bugün için basını susturup tüm yaptığı yanlış ve hataları örtmeye çalışanlar amaçlarına ulaştılar.

      Bu sözüm de parti ayırımı yapmadan konuşuyorum…

      Peki sonuç ne oldu..?

      Tekrar söylüyorum…

      Tüm belediyeler de eksi bakiyeler…

      Ha bu sırada unutmadan söyleyeyim…

      Belediyelerimiz hala basına abone olmayarak ve reklam vermeyerek tasarrufa gidiyorlar…

      Çünkü eğer vermezlerse tüm bütçeler düzelecek …

      On milyonlarca parayı hep basın yedi çünkü…

      Ve yine on milyonlarca para veriyorlar ya basına…

      Tabi ki de ilk tasarruf yeri basın olacak…

      Eğer bunu mantıklı bir insanın aklı alıyorsa, tekrar söylüyorum söyleyecek hiçbir şeyim yok.

      Lütfen bu gerçekten gazetecilik yapmaya çalışan insanlara yandan laf çarpıp duranlar…

      Sizden tek bir ricam var…

      Belediye bütçelerini bir elinize alın ve nerelere ne kadar para harcanmış dikkatlice bir bakın.

      O bütçenin içerisinde basın harcamaları ne kadar yer tutuyor onu bir görün.

      Ondan sonra konuşun.

      Siz yüz milyonlarca lira bir sürü gereksiz yere harcanırken ve paraların gittiği yerler bugün bile belli değil diye söylenirken hiçbir suç duyurusunda bulundunuz mu…?

      Hayır.

      Peki partilerin il yönetimleri ya da ilçe yönetimleri bir soruşturma veya araştırma başlattı mı..?

      Hayır…

      Peki yeni göreve gelen belediye başkanları kasaların bomboş olduğunu göre göre Ankara’dan yetkili makamlardan herhangi bir müfettiş çağırdı mı..?

      Hayır.

      Gerçekleri yazan ve durumun bu hallere geleceğini kamuoyuna duyuran az sayı da ki gazeteciye sahip çıkıldı mı..?

      Hayır…

      Ama olsun suçun tamamı basın da…

      Diğer herkes ve her kurum tertemiz…

      Tek suç basın da…

      Yalan da yazsa …;

      Doğru da yazsa…;

      Basın da…

      Bu partisi ne olursa olsun benim sosyal medyaya koyduğum tüm yorumlarımda bir altta ki yazımı bile okumadan yandan laf atan kesim…

      “Sıkıyorsa Ak Parti’yi eleştir” diyen arızalı kafalar…

      Ya da “CHP’den mi besleniyorsun” diye sırf konuşmak için konuşanlar…

      Olmadı “İYİ Parti’li” bu diye sallayanlar…

      Lütfen şu sosyal medya da ilk önce altta ki yazılarımı bir okuma zahmetine katlanıverin bari de ne kadar komik duruma düştüğünüzü görün.

      Ben kimseye veya topluluğa ayırım yapmadım.

      Bunu geçmişte ki ve bugün ki tüm yazılarım ve söylemlerim ortaya koyar…

      Benim vicdanım rahat…

      Doğruları bağırmaya ve sizlere duyurmaya çalışan tüm gazetecilerinde…

      Ama siz hala gerçek suçlu ve suçluları eleştirip üzerine gitmeyi bırakın ve atın topu bizim üzerimize…

      Yazıktır…

      Günahtır…

      Yakında bu kadarını bile yazacak bir yayın bulamayacaksınız…

      Ve altınızda ki sandalye ve önünüz de ki ekmeği de aldıklarında sesinizi duyuracak hiçbir basın organı kalmamış olacak…

      Herkesi vicdanıyla baş başa bırakıyor,

      Hayırlı ve iyi haftalar diliyorum…

      Devamını Oku

      MÜSLÜMANIM DEMEK BAŞKA, MÜSLÜMANLIĞI YAŞAMAK BAŞKA!

      MÜSLÜMANIM DEMEK BAŞKA, MÜSLÜMANLIĞI YAŞAMAK BAŞKA!
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      KORONA BİZE BUNU ÇOK İYİ ÖĞRETTİ

      Yaklaşık 1.5 yıl oldu.

      Bir virüs çıktı.

      Tüm dünyayı esir aldı.

      Haliyle ülkemizi de.

      Başka ülke devletlerinin vatandaşlarına neler yaptığına veya birbirlerine nasıl yaklaştıkları konusuna burada hiç girmeyeceğim.

      Çünkü benim için ilk başta önemli olan kendi ülkem de neler olduğudur.

      Ülkem de Korona denilen bu virüs 1.5 yıl da hızla yayıldı.

      Bugün itibariyle vefat sayısı 40.000 sınırına dayandı.

      Bu geçen zaman da alınması gereken tedbirler kapsamında bir çok işyeri kapandı.

      Hatta kapanmadı..;

      Borç batağı içinde battı.

      Açıkta kalanlarında kapanmaya doğru hızla gittiklerini görmemezlikten gelmek hayalcilik olur.

      Kapanan dükkan veya fabrikalar da çalışan yüzbinlerce insan bugün için işsiz kaldı.

      Tabi doğal haliyle aileleri de büyük geçim sıkıntısına düştü.

      Milyonlarca insan çok cüzi bir rakam olan yarı çalışma ödeneği ya da işsizlik ödeneği adı altında verilen ücretlerle ne yapacağını bilmez durumda geçinmeye çalışır halde.

      Yani sözü uzatmadan söylersek halkın büyük bir kısmı ekonomik açıdan zorda.

      Hatta çok zorda…

      Hala bunu inkar etmek çözüme hiçbir zaman ulaşamayacağız demektir.

      Peki ülkemiz de bu kadar sıkıntı yaşanırken biz birbirimize neler yaptık..?

      Kayıtlara göre neredeyse %’de 96’sı Müslüman olan ülkemiz de bakın bu Korona devrinde neler oldu ve oluyor bazılarını hatırlayalım…

      Bankalar vatandaşa hemen güler yüzlü reklamlar ve büyük yardımda bulunuyormuş gibi dünyanın en yüksek oranlarından faizle para satmaya başladılar.

      Yani yanlış anlamayında bu kredinin adı da “Yardım Kredisi”…

      Zor durumda ve artık evine yiyecek götüremeyen birçok insan nasıl ödeyeceğini bile düşünmeden bu paraları aldı ve almaya da devam ediyor…

      Çünkü iş ailenin yemek masasına uzandı mı insanın gözü yarını falan hiçbir şeyi görmez…

      Çok sağ olsunlar yardımsever bankalarımızın bu yüksek faizli yardım ve destek kredileri hala sürüyor…

      Ama kime..?

      Bakın buraya dikkat edin..!

      Sadece gayrimenkulü, yani tapusu olanlara.

      Bu konu ve bankaların niyeti anlaşılmıştır herhalde..?

      Başka bir şey yazmaya lüzum var mı..?

      Öte yandan bir insanın yaşamını devam ettirebilmesi için en önemli şey gıda almasıdır.

      Bugün için vatandaşlarımıza gıda teminini yapan ya da satışını yapan en büyük mekanizma olan marketler ne yaptı..?

      Korona’dan önce sattığı ürünlerin fiyatlarını bugüne kadar en az 5 misli arttırdı..;

      Ve halen daha da arttırmaya devam ediyor.

      Üreticiye sorulduğunda adamın fahiş fiyat uyguladığı falan yok.

      Peki bu üretici de 1 lira olan mal, marketlerde ki tezgahlara gelene kadar nasıl en az 5 misli artıyor..?

      Bunu bugüne kadar çözen hiçbir yazıya, bildiriye ya da habere rastlamadım.

      Bunun şu ana kadar tek bir açıklaması vardır.

      Marketler Korona’da zaten mazlum durumda olan halkın sırtından büyük para kazanma yoluna gitmişlerdir.

      Yani diğer adıyla fırsatçılık yapmışlardır.

      Bunların tezgahta olan ürün fiyatıyla, aynı ürüne kasa da aldıkları rakam bile birbirini tutmamıştır.

      Böyle bir sürü belgeli olayı haberler de bir çok kez izledik veya bizzat yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.

      İnsanın ev de en çok ihtiyacı olan elektrik ve bilhassa kışın yaşama sebeplerinden biri olan ısınma ihtiyacımızı sağlayan doğalgaz firmaları ne yaptı..?

      Korona’yla beraber ZAM üstüne ZAM…

      Sanki çok ihtiyacınız vardı değil mi paraya ve bu zamları yapmaya..?

      Yazık…

      Hem de çok yazık…

      Korona vakasının başlamasıyla beraber bir insanın minimum seviye de hayatını devam ettirebilmesi için ne lazımsa hepsine akıl almaz zamlar yapılarak insanların düştüğü hallere hiç bakılmadı.

      Diğer adıyla FIRSATÇILIĞIN kralı yapılarak vatandaşın resmen tepesine binildi.

      Şimdi insan düşünmeden edemiyor…

      Biz gerçekten Müslüman’mıyız..?

      Yoksa sadece adımız mı Müslüman..?

      Çünkü bu yukarı da yazdığım faizcilikten tutun da..;

      Fırsatçılık yaparak, mağdur ve mazluma eziyet ederek para kazanmak Müslümanlıkta en büyük günahlar arasında.

      İnsanlar 29. madde diye bir kılıf adı altında işten çıkarılıyorlar.

      Yani bu insanlara ahlaksızlık yaptın deniliyor…

      Bu kişiler malum maddeden işten çıkarıldıkları için daha sonra ki yaşamlarında da iş bulamıyor.

      E bunun adı da açıkça İFTİRA…

      Bu ALÇAKLIĞI hatta daha da öteye giderek söyleyeyim, ŞEREFSİZLİĞİ yaparak ve İFTİRA atarak insanları ve ailelerini ekmeğinden edenler olduğunu ben de çok iyi biliyorum.

      Peki İFTİRA Müslümanlıkta affedilmeyen günahlardan biri değil mi.?

      Şimdi bir daha soruyorum…

      Bunları yapanlar gerçekten Müslüman mı..?

      Müslümanlığı gerçekten yaşıyorlar mı..?

      Yoksa Müslüman kılığına bürünmüş TAKİYYECİ MÜNAFIKLAR MI..?

      Eğer bu dini yaşıyorlarsa, Müslümanlığın en büyük affedilmeyen günahlar saydığı şeyleri nasıl hiç umursamadan ve kafaya bile takmadan acımasızca yapabiliyorlar..?

      Açıklayabilecek biri varsa, buyursun açıklasın da biz de bilelim.

      Büyük Devletimizin tüm yetkililerine sesleniyorum.

      Bu yukarı da yazdığım konular dahil vatandaşa adeta zulmeden yerlere derhal müdahale ederek denetimlerinizi artırınız.

      Bu zor günler de böyle fırsatçılara yol vermeyerek en ağır cezaları uygulayınız.

      Yoksa bu bazı gözü dönmüşlerin para kazanma hırsı hiç duracak gibi gözükmüyor.

      Devletimizin bu fırsatçılara karşı vatandaştan yana en sert tedbirleri alarak ya da mevcut olan tedbirleri daha da arttırarak bu zor günler de daha da yanımızda olması canı gönülden temenni ediyorum…

      TÜRK DEVLETİ İSTESİN, BUNLARIN ALAYINI HİZAYA ÇEKMEK VE VATANDAŞI BU AÇIDAN RAHATA ERDİRMEK 24 SAATİNİ ALMAZ.

      Biliyorum…

      Bu devir de gerçekleri böyle açıktan söylemek büyük suç…

      Olsun benim yazdıklarım çoğunluğun yazmadığı ve hatta tersi gibi göstermeye çalıştığı, bilinen malum gerçeklerin ilanı olsa da, hiç olmazsa vicdanım rahat kalır…

      Son sözüm demek ki Müslümanlık..;

      Müslümanım demekle veya herkese gösterilerek yapılan görüntüden birkaç ibadeti yapmakla olmuyor…

      Müslümanlık, bu büyük dini beyninde ve kalbinde Yüce ALLAH’ın emrettiği gibi tam hissederek, vicdanınla tüm Müslümanlara gösterdiğin davranışlarla oluyor…

      Bazıları şimdi bana çok kızsa da, benim burada yazdıklarımı ve anlatmaya çalıştığımı ANLAMAK İSTEYEN herkes anlamıştır…

      Hayırlı ve sağlıklı haftalar…

      Devamını Oku